He always thought of the sea as 'la mar' which is what people call in Spanish when they love her. Sometimes those who love her say bad things of her, but they are always said as though she were a woman. Some of the younger fishermen, those who used buoys as floats for their lines and had motorboats, bought when the shark livers had brought much money, spoke of her as 'el mar' which is masculine. They spoke of her as a contestant or a place or even an enemy. But the old man always thought of her as feminine and as something that gave or withheld great favours, and if she did wild or wicked things it was because she could not help them. The moon affects her as it does a woman, he thought......
Ernest Hemingway, The Old Man and the Sea
*Ilık bir gündü, güneş tam tepemizde mis gibi deniz kokusunu içimize çeke çeke ilerliyor ve etrafımıza bakınıyorduk. Karaköy'ün en işlek saatlerinden birinde ellerimizde kameralarımızla, anları yakalama telaşı içinde. Bazıları anlam veremiyordu ne yaptığımıza, bazıları rahatsız oluyordu ama çoğu balık tutmaya konsantre olmuş bizi hiç umursamıyordu. Bir karmaşa, bir telaş ama aynı zamanda sonsuz bir sabır ve bekleyiş vardı. Ümitle, istekle en büyük balığı yakalama hayalleriyle bekliyorlardı. Günün sonunda kim evine mutlu döndü bilmiyorum ama ben bu güzel görüntüleri yakalayınca birkez daha İstanbul'u neden sevdiğimi anladım...:)
1 yorum:
Beautiful pictures! I miss the sea side!
xx
Yorum Gönder