15 Aralık 2015 Salı

ETKİNLİK ŞEHRİ

Sorry this post is only for Turkish readers...



*Bir parti düzenlediniz, çok emek harcadınız, tüm detayları düşündünüz, tanıdığınız herkese söylediniz ve heyecanla insanların gelmesini bekliyorsunuz. Bence işinizi şansa bırakmayın ve mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmak için "Etkinlik Şehri"ni kullanın. Hemen anlatayım: Etkinlik Şehri kendi etkinliklerinizi duyurabileceğiniz bir sayfa. Bu uzman olduğunuz bir konu hakkında ders vermek de olabilir, bir konferans düzenlemek ya da bir semineri duyurmak da. Hem bireysel olarak bu sayfadan yararlanabileceğiniz gibi hem de kurumsal amaçla da Etkinlik Şehri'ni kullanabilirsiniz. İşin güzel yanı eğer etkinliğiniz ücretsiz ise tüm bunları para ödemeden yapabiliyorsunuz. Ücretli bilet satışlarında ise sadece hizmet bedeli ve sanalpos komisyonu (ikisinin toplamı da %7 komisyon + kdv oluyor) ödenmekte. Etkinlik Şehri aynı zamanda bir sosyal platform gibi de işliyor. Kendi arkadaşlarınızı ya da ilgilendiğiniz organizatörleri takip edip onların hangi etkinliklere gittiğini, ne sevdiğini ve neleri takip ettiğini görebiliyorsunuz. Kullanım alışkanlıklarınız analiz edilip size de en uygun etkinlikler öneriliyor. Ben Etkinlik Şehri'nin kısa zamanda geniş kitlelere ulaşıp tüm etkinlik severleri bir araya getireceğini düşünüyorum. Bence bir göz atın, seveceksiniz ;)


26 Kasım 2015 Perşembe

SAİT HALİM PAŞA YALISINDA BRUNCH

A special mansion, a special brunch :) Named after a former Ottoman Grand Vizier, Sait Halim Pasha Mansion was built in the final quarter of the 19th century in Istanbul. In 1914, the German-Ottoman alliance treaty was signed in Sait Halim Pasha and later it was used as casino. The mansion underwent a fire in 1995 while in use as “Official Guest House of the Prime Ministry”. The restoration of the burned mansion was completed in 2002, and the building was restored according to its original architectural style of the 1860’s. Now is this building one of  Istanbul’s most popular venues for social gatherings from weddings to business meetings to special events and amazing sunday brunches...
P.S. For my style photos you can check "BerryDewBlog"



*Bazı kahvaltılar vardır göze hitap ederler, bazıları ise mideye. İşte bugün her ikisine de hitap eden çok özel bir brunchı anlatacağım. Sait Halim Paşa yalısını bilmeyen yoktur, bazılarımız bu seneki 101 Lezzet Festivalinden aşina, bazılarımız burada bir düğüne ya da davete gelmiştir, bazılarımız da boğaz turu yaparken bu güzel binayı uzaktan uzaktan izlemiştir. Hiç gelmediyseniz de üzülmeyin belki bu yazı güzel bir bruncha vesile olur ;) Önce göze hitap eden kısmını anlatayım, boğazın en güzel yalılarından biridir Sait Halim Paşa. Yazın boğaz kenarında püfür püfür oturabilir, kışın da yalının muhteşem ambiyası içinde camdan bakarak manzaraya dalabilirsiniz. Sait Halim Paşa yalısına adım attığınız anda bir prenses edasıyla hareket etmeye başlıyorsunuz. Eeeee bir prensese de muhteşem bir kahvaltı yaraşır. Ben açıkcası itiraf ediyorum kahvaltıyı gördüğüm zaman önce gözüm doymadı. Artık o kadar çok çok olan brunchlara alışmışız ki, hep dolanıp durur ne alacağıma karar veremem ve sonuç olarak yiyemeyeceğim kadar çok yemeği tabaklarla taşıyıp dururum. Sait Halim Paşa brunchı az ama öz. Her denediğimiz yiyecek yüzümüzün daha da kocaman gülümsemesini sağladı. Önce size zencefilli mercimek çorbası ikram ediliyor, ki bizler buna bayıldık, sonra da açık büfeden aldığınız tabakla boğaza karşı keyif yapmaya başlıyorsunuz. Benim kahvaltıdaki favorilerimden biri mantarlı kişdi. Peynir büfesi, pancakeler, omlet, sahanda yumurta, kruvasanlar, simit, bal-kayma, mini cheesecake ve tatlılar.... anlayacağınız brunchda ihtiyacınız olan tüm lezzetler var. Krallara layık olan bu brunch her pazar 10:00-13:00 saatleri arasında. Daha fazla detay için Sait Halim Paşa'nın sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Not: Yalıdaki stil fotoğraflarım için tık tık 


12 Kasım 2015 Perşembe

ST.REGIS SPAGO'DA BRUNCH

Wolfgang Puck’s Spago restaurant combines stunning views of Maçka Park and the Bosphorus with a warm, contemporary design and original artwork. I tried few weeks ago Spago's amazing brunch.You can also drink Bloody Mary during Spago's brunch, St.Regis signature cocktail. First created in 1934 at the original St. Regis Hotel in New York, the Bloody Mary is an indelible part of the St. Regis experience. Today each St. Regis hotel presents its own interpretation of the original recipe.


Biz yıllardır yılbaşı kutlamalarını evde ailecek yaparız. Tüm bayanlar mutfağa girer ve marifetlerini tek tek sergilerler. Yılbaşı gecesi yemeklerin en kralı sofraların en şaşalısı hazırlanır. Ben ama her seferinde heyecanla beklediğim sofraya oturduğumda bir iki çataldan sonra doyarım. O nedenle benim asıl yemeğim yılbaşı ertesi başlar. Bir gün öncesinden kalan tüm yemekleri sabahları kahvaltıda yemek en ama en büyük zevkim. Şimdi başlıkta St.Regis brunch yazıyor yılbaşı yemeğini niye anlatıyorsun diyebilirsiniz ama nedeni çok açık. Ben St.Regis brunchında yılbaşı neşemi buldum. Kahvaltıda pek alışık olmadığımız lezzetleri burada afiyetle yiyebiliyorsunuz. Yani bir nevi yılbaşı gibi.

2 Kasım 2015 Pazartesi

OLIVIER MAGNE GASTRONOMETRO'DA

The famous French Pastry Chef Olivier Magne visited GastronoMetro(a Gastronomy platform) Olivier Magne showed us some tricks about French breads and we learned how to bake beautiful breads. Here are the photos of his amazing breads and guess which ones were made by me :)))


Metro marketlerini hepimiz biliyoruz, peki Metro'nun Türk gastronomisinin geleceğine yön vermek ve yeni nesillere bilgiler aktarmak için GastronoMetro'yu kurduğunu biliyor muydunuz? Ben açıkcası yeni öğrendim ve kendilerini çok takdir ettim. Gastronomi dünyasının ve sektör profesyonellerinin buluşma platformu olarak tasarlanan GastronoMetro'nun geçtiğimiz günlerde çok özel bir konuğu vardı, Fransa'nın ünlü pasta ve ekmek şefi Olivier Magne. On parmağında on marifet olan bir Berry'yim ya ben, dondurmadan sonra ekmek yapmayı da öğrendim. Olivier Magne'nin önderliğinde önce işin azıcık teorisini öğrendik sonra da tabii ki pratiğini de yaptık. Olivier Magne'nin yarattığı ekmekler hem çok lezzetli hem de hepsi birer sanat eseri gibi. Bildiğimiz klasik ekmek görüntülerinden çok ama çok farklı bir sunumla hepsini hazırladık. Sonuç: Hocamızın ekmekleri yıkılıyor, bizimkiler de azıcık yandan çarpılmış gibi oldu ama olsun tatları o kadar güzeldi ki tüm aile afiyetle yedik hemencecik bitirdik.
Not: Sizler de yeme içmeye meraklıysanız GastronoMetro'nun sayfasını mutlaka inceleyin. Temel mutfak eğitimleri, Pasta ve Ekmekcilik stüdyosu, ürün geliştirme mutfağı, mahzeni, bar ve barista stüdyosu ve konferans salonlarıyla sizin de ilginizi çekecek bir eğitim burada mutlaka vardır ;)



19 Ekim 2015 Pazartesi

FOOD ART-1

Art is everywhere, also on the plate. I found soooo beautiful and unbelievable food photos few days ago and I decided to write a special post about it. All of them are amazing but I'm not sure if I can eat them, they are really art objects :)


*Sanırım artık blogda biraz değişiklik yapma zamanı geldi. Biliyorsunuz benim artık yeni bir com adresim var :) Bu adres daha çok stil, mekan ve seyahat konularında yazılarla dolu ama ben ilk göz ağrım olan blogspot adresimi de kapatmaya kıyamadım. O zaman burası benim gizli köşem olsun dedim. Bir nevi günlük gibi düşünün, sevdiğim şeyleri, yapmaktan hoşlandıklarımı ve tutkum olan yeme içmeyi buradan paylaşmaya devam ediyorum. Daha önce fotoğrafların %99,9 u bana aitken artık beğendiğim fotoğrafları da buradan paylaşmaya karar verdim. Yeme içme dedik, tutku dedik son dönemlerde bu sektörde inanılmaz ilerlemeler oldu. Foodart başlığı altında muhteşem şeyler ortaya çıkmaya başladı. İşte en beğendiklerim burada. O kadar çok varmış ki bu postun arkası da gelecek ;)


13 Ekim 2015 Salı

DİLEK AĞACI PROJESİ

“As a child in Japan, I used to go to a temple and write out a wish on a piece of thin
paper and tie it around the branch of a tree. Trees in temple courtyards were always
filled with people’s wish knots, which looked like white flowers blossoming from afar.”
told Yoko Ono. We have also a "Wish Tree" in Istanbul and this post is about a special project where all wishes came true ;)


Dilek Ağacı projesini daha önce duymuş muydunuz? Dilek Ağacı Capitol Alışveriş mağazasının tam 7 yıldır gerçekleştirdiği ve uluslararası ödül almış sosyal sorumluluk projesi. Çocukları musmutlu eden ve onların dileklerini gerçekleştirmek üzere kurulan proje bu sene Edirne'nin Meriç ve İpsala'daki köylerine destek oldu. Capitol Alışveriş Mağazasına kurulan Dilek Ağacı'na her sene çocukların dilekleri asılıyor ve ziyaretciler bu dileklerin gerçekleşmesi için yardımcı oluyor, yani proje tamamiyle bizlerin duyarlılığı ile çalışıyor. İmkansızlıklar nedeniyle hayallerini gerçekleştiremeyen çocukları mutlu eden Dilek Ağacı bugüne kadar tam 6000 çocuğu gülümsetmeyi başarmış. Veeee en güzeli 13-14 Ekim tarihlerinde Edirne köylerindeki çocuklar da dileklerine kavuşacaklar. Sürekli olumsuz haberler duyduğumuz bu günlerde güzel şeylerde oluyor ve insan bunları duydukca içine yine umut doluyor :) 

9 Ekim 2015 Cuma

HYATT REGENCY'DE GELATO WORKSHOPU

Last week I had the chance to taste the most delicious gelatos prepared by Grand Hyatt Regency's creative Italian Executive Chef, Fabio Brambilla. Fabio Brambilla showed us also how to prepare the best Gelatos. I can say only "You must try it" :)



Ünlü bir düşünürün dediği gibi "Without ice cream there would be darkness and chaos" yani bu sözün özeti dondurma mutluluktur, gülümsemedir, neşedir...güzel olan herşeydir ;) Geçtiğimiz günlerde Grand Hyatt Regency İstanbul'un düzenlediği çok renkli ve keyifli bir workshop'daydım. Gelato yapmayı öğrendim :D İtalyanlar dondurmaya Gelato diyorlar ve kendi dondurmalarını farklı bir yere konumlandırıyorlar. Gelato taze ve doğal malzemelerden yapılıyor, işte biz de workshopumuzda tam da bunu yaptık.Grand Hyatt'ın executive şefi Fabio Brambilla -ki ben kendisiyle daha önce de tanışıp yemeklerine hayran kalmıştım- (bkz.eski yazım) bize hem dondurma yapmanın inceliklerini öğretti hem de harika bir lezzet şöleni yaşattı. Gelato yapımının aslında sanıldığı kadar zor olmadığını ve evde de ufak bazı detaylara dikkat ederek harikalar yaratılabildiğini gördük. Hazır meyve püresi ve taze meyve ile yapılan gelatoların tat olarak ne kadar farklı olduğunu da deneme şansımız oldu ve dışarıda yediğimiz dondurmalara göre çok daha az kalori aldık. Şimdi ben sizlere dondurmaların ne kadar güzel olduğunu anlatmaya çalışsam da o lezzeti anlatmam mümkün olmayacak, o nedenle sizleri fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum ama en güzeli de gidip bir deneyin diyorum ;)
Not: Bu arada sizlere ufak bir tüyo, eğer evde gelato yapacaksanız çilekli dondurmanızın daha canlı renkte gözükmesi için karışıma azıcık domates püresi katabilirsiniz. Domates püresi ayarında konulduğunda dondurmanın tadını değiştirmiyor ama renkte inanılmazbir fark oluşuyor.



2 Ekim 2015 Cuma

MY NEW BLOG

After a very long break I'm here again with happy news. I have a totally new website. It is about style and travel. I hope you will like my new blog and I'm very excited about your feedbacks... Check it out www.berrydewblog.com


*Bir süredir sesim soluğum çıkmıyor gibi gözüksede aslında blog ortamlarında vardım, sadece ufak bir değişiklikle.... Beni diğer sosyal ağlardan takip edenler çoktan duymuştur ama duymayanlar için: "Benim artık yepyeni bir blogum var" Yeni blogda biraz daha fazla beni yani Berry'yi görecek ve seyahatlerimi takip edebileceksiniz. Blogspot adresim aynen ingilizce-türkçe olarak devam edecek ve yine mekan, yemek, yaptıklarım, gördüklerim....kısaca içimden ne geçiyorsa onlar burada postlara dökülecek. Nasıl olacak ikisine de yetişebilecek miyim diye düşünürken fark ettim ki ben ilk göz ağrımı azıcık ihmal etmişim, ama nedeni uzaklarda olmamdan kaynaklı. Bir süredir Paris'deydim yine ama bir aylık bir aradan sonra tekrar döndüm, hem memlekte hem de bloğuma ;) İkinci bloğumu da bu blog kadar sevip okursanız beni çoooooook mutlu edersiniz ;) O zaman hemen göz atmak için tık tık....


11 Ağustos 2015 Salı

360 SUADA RESTAURANT

360 Suada is placed on the Galatasaray Island in the middle of the Bosphorus. It commands a 360 breathe taking view over the water. The menu is international and has also some modern Turkish touches. 360 offers a tropical island atmosphere 5 minutes away by boat from the busy life of the city.


*Yine yeniden 360 Suada. Gecen sene sanirim yine yaz aylariydi, sehirden uzaklasmak cok zor degil, mutluluk hemen yanibasinizda demistim. Bu sene de fikrim degismedi. Suada'nin bende hep ozel bir yeri olmustur. Belki kendimi Istanbul'daymisim gibi hissetmedigim icin, belki en guzel havuzlardan birine sahip oldugu icin, ya da belki de Istanbul'a karsidan bakabilmemi sagladigi icin bu minik adayi cok seviyorum. Nedeni neyse ben buradan hep keyif aliyorum, buna birde lezzetli bir yemek de eklendi mi daha ne olsun.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

THE RITZ CARLTON ISTANBUL - İFTAR YEMEĞİ


Atelier Real Food is Ritz Carlton's special restaurant. Fresh local seasonal ingredients, culinary excellence and traditional recipes are the key words for "Atelier Real Food". You can enjoy during ramadan in Ritz Carlton Istanbul a delicious lentil soup followed by a ‘meze’ plate, the exotic flavors of freshly lamb chops with oriental rice or for a lighter option and sea bass sautéed with purslane caper – lemon sauce. Yummy ;)



*Yaz geldi ve ben hiç ama hiiiç hazır değilim :S Sürekli yiyip içip yeni yeni lezzetleri keşfetmeye gidince ufaktan bir Michelin bebeği havasına girdiğimi dehşetle farkedip hemen spor salonuna koştum. Kendime yeni bir program çıkardım, hemen ağırlık çalışmaya başladım, çılgınlar gibi cardio yaptım ve "ohhh ne güzel bu kiloların hepsi gidecek" diye sevinirken bir telefon aldım. "Hadi yemeğe çıkıyoruz Ritz'e gideceğiz" "Aaaa şahane hemen geliyorum" dedim ve koşarak hazırlandım. Yani bu hikaye kısaca şunu gösteriyor ben hiçbir zaman incecik olamayacağım :S Rekor sürede hazırlanıp koşar adımlarla Ritz'e vardım ve keyifli bir manzaraya karşı yemeğimize başladık, bu arada BJK Stadının bitmesine az kalmış :)))



11 Temmuz 2015 Cumartesi

SHANGRI-LA BOSPHORUS İFTAR MENÜSÜ

Shangri-La Bosphorus a beautiful hotel located in the financial and entertainment district of Besiktas. Ist Too is Shangri-La's restaurant, that presents a memorable feast during Ramadan with tasteful Ottoman palace cuisine. Check the photos and see how tasteful Turkish food is...;)


*Beşiktaş iskelesinde hep bir telaş hep bir koşuşturma olur. Vapura yetişmeye çalışanlar, seri adımlarla gelen vapurdan inenler, sevdiklerini iskelede bekleyenler.... Şimdi bu da nereden çıktı demeyin, Shangri-La'ya gittiğinizde gözünüz ister istemez dışarıdaki hareketliliğe takılıyor. İnsan sadece manzarayı değil hayatın da koşuşturmasını buradan keyifle izliyor ve dalıp gidiyor. Sanırım son dönemlerde hayatı biraz ağır çekim yaşamaya başladığım için böyle detaylar benim daha çok ilgimi çekmeye başladı. Neden mi? İşte bu apayrı bir hikaye ama söz yakında onu da anlatacağım ;)


8 Temmuz 2015 Çarşamba

ST.REGIS BRASSERIE -2 (İFTAR MENÜSÜ)

*Hi guys this is a special post about the ramadan menu in St.Regis Brasserie. If you are interested in details please check my St.Regis Brasserie post here.


*Ramazan bitmek üzere ve ben daha iki iftar mekanını paylaşamadım, ciyaaak!!! Bir önceki yazıda uzun uzun Nişantaşı'nın yeni popüler mekanı olan St.Regis Brasserie'yi uzun uzun anlatmıştım. Sıcağı sıcağına gelen ikinci yazım Brasserie'nin iftar menüsü ile ilgili.

22 Haziran 2015 Pazartesi

ST.REGIS BRASSERIE

Do you know that Bloody Mary is first created in 1934 at the original St.Regis Hotel in New York? The Bloody Mary is an indelible part of the St. Regis experience. Today each St. Regis hotel presents its own interpretation of the original recipe. I believe I tried the whole menu at the Brasserie :S A French- and Turkish -inspired menu. Crafted by Chef Gürcan Gülmez, it introduces creative interpretations of authentic recipes prepared with the freshest ingredients.


*Birkaç yıl önce NY'daki kuzenimi ziyaret etmiştim, kendisi NewYork'un en iyi otellerinden birinde çalışmaya başlamıştı. Bizi büyük bir sevinçle karşıladı, özlem giderdik, oteli gezdik ve birşeyler içip uzun uzun sohbet ettik. Çok özel bir oteldi burası, çatal bıçaklar gerçek gümüşden ve ünlü mağaza Tiffany'den geliyordu. İnanılmaz bir çay içmiştim, garson çok özenli bir seremoni ile çayı bize ikram edip öncesinde kokusunun iyi olup olmadığını şarap gibi kontrol etmişti. Otelin barı da ayrı bir özelmiş, Bloodymary bu barda bulunmuş. O gün kendimizi kraliyet ailesi gibi hissetmiştik. Geçenlerde öğrendim ki bu otelin İstanbul şubesi açılmış. Evet St.Regis'den bahsediyorum, artık Nişantaşı'nın en gözde mekanlarından biri olan St.Regis. Veeee bugünkü post St.Regis'in zemin katında hemen cadde üzerinde bulunan St.Regis Brasserie ile ilgili. Baştan uyarayım çok lezzetli bir yazı okuyacaksınız ;)


15 Haziran 2015 Pazartesi

UNION 22

Union 22 is a lovely restaurant where you can eat during the day and it is a great party place at night. I had the chance to try their new breakfast menu. Is it not yummy looking? ;)


*Nişantaşı'nda son günlerde bir hareketlenme var. Yepyeni mekanlar birkaç aydır ardarda açılıyor. Bunlardan en popülerlerinden biri de Union 22. Kahvaltı, öğle yemeği, lezzetli kahveler, akşam yemekleri, rengarenk kokteyller ve bol bol sohbet var burada. Geçtiğimiz günlerde Union 22'nin iştah açıcı kahvaltı menüsü ile tanıştık. Her zevke hitap eden birbirinden farklı kahvaltı seçeneklerinden istediğinizi seçebilirsiniz. İster formunuza dikkat edin, isterseniz amaaaan can boğazdan gelir diye düşünün Union 22'de mutlaka kendinize göre birşeyler bulabilirsiniz. Nişantaşı sakinleri Union 22'yi çoktan bağırlarına basmış, ben ne zaman oradan geçsem içerisi kalabalık. Kahvaltı keyfinize "At Origin Coffee"nin birbirinden lezzetli kahveleriyle de keyif katabilirsiniz. Biz Union 22'yi çok sevdik ve Blogger partimizi de burada verdik ama onun detayları da artık bir başka postta ;) 

7 Haziran 2015 Pazar

♥MERHABA♥

Hi :) I couldn't write for a long time but I'm here again. My life was a little bit complicated and I had no energy and willingness to write something. I feel now better and everything is more clear now. Be ready for some changes and surprises ;) I realized how I missed my blog
P.S. "Merhaba" means in turkish "Hello" ;)



*Uzuuuun bir aradan sonra tekrar merhaba :) Ben bir süredir yazamıyorum ama sanmayın ki bu tembellikten, sadece hayat şu sıralar biraz karışık ve nedense bir süredir içimden bir şey de yazmak gelmedi. Ama gri kafa karıştıran günler artık geride kaldı ve ben yine renklerime kavuştum. Bu neredeyse bir aylık sürede neler mi yaptım? Gezmeye ve tadımlara devam ettim, bir ara ucuz atlatılmış bir kaza geçirdim ama endişeye gerek yok artık çok iyiyim, İzmir'e gittim ve enerji ile doldum ve de en önemlisi hayatımla ilgili önemli kararlar aldım ya da almaya devam ediyorum demek daha doğru olur çünkü hala netleştirmem gereken bazı detaylar var. Yakında bunların neler olduğunu anlatacağım ama bazı ufak süprizler ve değişikliklere de hazır olun ;) O zaman hiç vakit kaybetmeden biriken onlarca postumun bombardımanına başlıyorum ve tekrar kocaman bir MERHABA


17 Mayıs 2015 Pazar

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE ERGUVAN TURU


Saffet Emre Tonguç is a professional Turkish tour guide who's bosphorus tours are very famous. Especially his Judas Tree (called in Turkish "Erguvan") tour. Judas Tree is a common name for a flowering tree from which Judas Iscariot is reputed to have hanged himself. I didn't like the story but the flowers are beautiful. I enjoyed the Judas Trees with the view of Istanbul and Bosphorus ;)



*İstanbul'un en güzel zamanıdır bahar. Denizin mavisine martılar karışır, güneş bir başka parlar ve en güzel çiçek kokuları etrafa yayılır. Bahar gelince İstanbul'un tadını çıkartmak daha bir keyifli olur. Bir İzmir'li olarak yıllardır İstanbul'da yaşıyorum ve hemen hemen her yerini gezdim gördüm. İstanbul'u artık öğrendim diye düşünürken Saffet Emre Tonguç'un turundan sonra tekrar bir aydınlandım :) Evet meşhur Erguvan turundan bahsediyorum. Boğaz'ın püfür püfür esintisi eşliğinde (bizimkisi gerçi fırtınadan hallice ve azıcık dondurucuydu :P hatta bir ara yağmur bile yağdı ama sonra özlediğimiz güneş de açtı) erguvanlarla süslü manzaranın keyfini sürerek can kulağı ile Saffet Emre'yi dinledik. Boğazdaki yalıların tarihcelerinden tutun mimarisine hatta son dedikodulara kadar herşeyi öğrendik :))) Şaka bir yana önünden geçip hiç farkına varmadığım ne saklı güzellikler varmış. Pembe karakollardan tutun da, çok eski kiliselere; isimlerini hep yanlış bildiğimiz camilerden dünyanın en pahalı evlerine kadar kocaman bir yelpaze varmış hayatımızda ama maalesef hiç fark etmemişiz, en kötüsü de değerlerini bilememişiz. Saffet Emre Tonguç neredeyse her yalının hikayesini tek tek anlattı, İstanbul'un değişen silüetine değindi ve görülmesi gereken tüm güzelliklere dikkat çekti. Ben ne kadar anlatmaya kalksam da bir Saffet Emre Tonguç gibi olamam, hele ki o erguvanların güzelliğini tasfir bile edemem. Bu nedenle siz en iyisi elinizi çabuk tutun ve erguvan vakti geçmeden bu tura katılın ;)

Not: 2 Haziran'da Saffet Emre Tonguç'un dolunay turu da var. Aynı keyfi ay ışığında yaşamak isteyenlere duyurulur, gerçi yer kaldı mı bilmiyoruuuum :)
Bu güzel deneyim için önce Gezenayaklar'a ve sonra da Saffet Emre Tonguç'a çok ama çoook teşekkürler :)
Gurulugy, Cem Karakuş, Tadında Seyahat, Styleboom ve bir minik Berry :)))

7 Mayıs 2015 Perşembe

MATRUŞKA

Soviet cuisine was formed by the integration of the various national cuisines of the Soviet Union. I never tried before Soviet cuisine but I found a very cute place in Istanbul with many many delicious tastes. It is called Matryoshka: Russian doll, refers to set of wooden dolls of decreasing size placed one inside the other. I can say Matryoshka was a very interesting experience and also very tasteful ;)


*Birçok ülke gezdim birçok yer gördüm ama nedense çok yakınımda olan Rusya'yı hep atlamışım. Madem hiç gidip görmedim o zaman gidip yiyeyim dedim ve İstanbul'daki en iyi Sovyetler Birliği mutfağı temsilcilerinden biri olan Matruşka'da soluğu aldım. Neden Rus mutfağı değil de Sovyetler Birliği mutfağı, çünkü Matruşka sadece Rus yemekleri ile sınırlı değil eski Sovyetler Birliği ülkelerinin en güzel lezzetlerini burada bulabiliyorsunuz. Biz hızlı bir giriş yaparak Orta Asya'dan Kafkaslara kadar geniş bir çoğrafyaya yayılmış olan birbirinden lezzetli yemekleri hemen denemeye koyulduk.


2 Mayıs 2015 Cumartesi

SENİN MACERAN

Sorry this post is only for Turkish readers. It is a game which can only be played in Istanbul.


*Çok gizli bir göreve hazır mısınız? Sadece 60 dakikanız var ve tüm ipuçlarını takip edip evde gizlenmiş olan bombayı bulmanız ve imha etmeniz gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde sevgili Handeledim'in önderdiğinde Gezenayaklar, Gurulogy ve ben ajan olduk. Biliyorsunuz İstanbul'da bir oyun çılgınlığı yaşanıyor ama "Senin Maceran" bu oyunlardan biraz farklı, gerçek zamanlı bir ajan oyunu. Koordinasyon, mantık, görsel hafıza ve dikkat oyunlarını içinde barındıran "Senin Maceran" iki farklı seviyeden oluşuyor. İlk seviye 60 dakika sürüyor ve bir ofisin içinde geçiyor, ikinci seviye ise 90 dakika ve hem açık hem de kapalı alanda geçiyor. Biz ilk seviyeyi oynadık ve alnımızın akıyla bombayı imha ettik. Maalesef heyecanı bozmamak için oyunla ilgili detayları veremiyorum ama şunu söyleyebilirim ki biz çok eğlendik. Sizlere de ufak bir süpriz hazırladık. Pazartesi günü ajan olmaya var mısınız? En iyi ajanlar ekipleri ile birlikte "Senin Maceran" oyununun ilk seviyesini oynamaya hak kazanacak. O zaman 4 Mayıs'da Instagram hesaplarımızı takip edin ve siz de kendi maceranızı yaşayın. Bu ekran kendini beş saniye içinde imha edecektir..... :P 


27 Nisan 2015 Pazartesi

PALİVOR ÇİFTLİĞİ

Who like Farm-fresh food? Palivor Farm is located in Kırklareli.The farm, first founded around 300 years ago, was revitalized under its current management in 2011 with the intention of producing high-quality, natural products without harming the local environment. All Palivor products are from the grounds of Palivor itself and you can find them in the small restaurant and cafe in Bebek.


*Son dönemde farkettim ki ben eski kahvaltıları çok özlemişim. Bir İzmir'li olarak çocukluğumdan beri bol zeytinyağlı, bol otlu baharatlı, meze kıvamında, anne eli değmiş lezzette kahvaltılar ederdik. Peynirler küp küp kesilir ya zeytinyağı dökülür ya da yoğurt ile karıştırılır ama mutlaka kırmızı biber veya kekik ile tatlandırılırdı. Kütür kütür biberler yerdik biz, mis kokulu domatesler, çıtır çıtır gevrekler ve en tazesinden boyozlar. Ayyy anlatırken bile canım çekti :S İşte böyle muhteşem kahvaltılar ederken artık çok şey değişti hayatımızda. Kalite ve tazelik dibe düştü, lezzetli bir peyniri zeytini arar olduk. Artık doğal kahvaltılık malzeme bulsam sevinçle hemen üzerine atlıyorum :)

2 Nisan 2015 Perşembe

THE BEST PARIS PATISSERIE'S ;)

Haute couture and designer boutiques or colorful macarons and yummy croissants? My answer is: "All of them :P" Forget clothes because some of the sexiest shops in Paris are the patisseries. Here are some of the best Paris patisseries and also delicious photos ;)


*Mekanist'in sayfasına artık ulaşılamadığı için daha önce yayınlanan Paris patisserie dosyamın tamamını buradan paylaşıyorum. Diyette olanlar gözlerini kapasın :P


30 Mart 2015 Pazartesi

CAN OBA RESTAURANT

Can Oba is a simple place for lunch and dinner but it is full of surprises. Fresh ingredients, homemade sauces and a very talented chef. You can find here the most creative dishes ;)


*Ben Can Oba Restaurant'ta gideli uzun zaman oluyor ama bu yazıyı yayınlayıp yayınlamama konusunda çok kararsız kalmıştım. İki kez Can Oba'nın yemeklerini deneme fırsatı buldum, ilkinde ne kadar bayıldıysam ikincisinde bir o kadar hayal kırıklığı yaşadım. Önce ilk deneyimime gelelim. Hafta içi saat 18:00 sularına zar zor yer bulmuştuk. Can Oba inanılmaz popüler, Instagram onun yemek fotoğraflarıyla dolup taşıyor ve doğal olarak da o ufacık mekanda yer bulunmuyordu. Erken bir saat olduğu için şanslıydık. Can Oba gelip bizlerle birebir ilgilendi ve inanılmaz bir yemek deneyimi yaşadık. Sadece lezzet olarak değil aynı zamanda görsel bir şölen de yaşanıyordu masamızda.

13 Mart 2015 Cuma

MASTERPIECE

"If you hear a voice within you say you cannot paint, then by all means paint and that voice will be silenced."
Vincent van Gogh

This little blog post is about my first painting :) I'm soooo proud of it. I made my first Picasso painting in  Masterpiece studio. Masterpiece is a great place where you can paint with your friends. And here is my Picasso masterpiece tataaam... :)))


*Kardeşim ilk Fransa'ya taşındığında ben de iki haftalık bir izin alıp yanına gitmiştim. Tabii kardeşim sürekli okula gidiyor ve benimle ilgilenemiyordu, ben de aldım elime bir harita başladım Paris'in her yerini gezmeye. En çok da müzeleri ve sanatcıların evlerini gezmiştim. Paris denilince insanların hep aklına aşıklar şehri gelsede benim için Paris sanatın şehri. O kadar çok sanatsal etkinlikler yapmıştım ki "birşeyler yaratmalıyım" diye sanatcı triplerine bile girdim :))) O dönemde takı yapmaya, kilden kendimce eserler yaratmaya başladım ama bir türlü resim konusuna eğilmeye cesaret edememiştim. Aslında o kadar da zor değilmiş. Bir Picasso tablosu yaparak bunu kanıtladım ;) Sevgili Handeledim'in önderliğinde kızlar olarak toplandık ve Taksim'de bulunan Masterpiece stüdyosunda ilk resimlerimizi yaptık.


5 Mart 2015 Perşembe

BIRTHDAY TIME

Live should not only be lived, it should be celebrated! Happy birthday to me :)))


*Yine yeni bir yıl ve yine yeni bir yaş. Daha emin, daha güçlü ve çok daha güzel.... Bu sene pastamdaki mumları üflerken dileğim: Çikolatalarım gibi tatlı, seyahatlerimde hissettiğim gibi özgür, dans aşkım gibi tutkulu, fotoğraflarım gibi renkli ve hep sevdiklerimle dopdolu bir yıl olsuuuuun :) Bir de sağlık ve huzur da oldu mu daha ne olsun


1 Mart 2015 Pazar

ASİTANE


This is an invitation to explore 600 years of the Ottoman Empire's flavour legacy. Asitane Restaurant is a very special place. The restaurant lies in the shadow of the mighty Chora Church which is famous for its mosaics and is one of the most important and well kept buildings of the Byzantine era. Asitane opened its doors in 1991, together with the Kariye Hotel, now a restored 19th century traditional Ottoman mansion.
The restaurant, whose dishes reflect the eclectic nature of the Turco-Ottoman neighbourhood, was named Asitane which not only means "Head Gate" in Farsi but was also one of the many names given to Istanbul throughout the reign of the Ottoman Empire. I tasted and enjoyed the old traditional Ottoman dishes which came from old Ottoman palace archives.

*Çok güzel bir yemek yediğimizde hep deriz ya "Krallara layık" diye, şimdi size bahsedeceğim mekan işte bu sözün tam karşılığını veriyor. Kral değil ama sultanlara hükümdarlara layık yemeklerden bahsedeceğiz biraz. Osmanlı arşivlerinden çıkan çok özel tariflerle yapılan yemekler. Asitane 1991 yılından bu yana Topkapı, Dolmabahçe ve Edirne Saray mutfaklarının yemek, önemli ziyafetlerin defterleri, kütüphanelerdeki belgeler, kayıtlar ve sözlükler gibi birçok kaynaktan yararlanarak 200'den fazla reçeteyi arşivlerine katmıştır.

23 Şubat 2015 Pazartesi

MOSCHINO GIRLS

My Moschino girls made a visit to my office few days ago. I know they are a little bit snob but also very helpful ;) Here is the colorful office story of my girls.... 

*Kızlar bana süpriz yaptııııı :))) Uzun zamandır çanta hikayelerimi paylaşamıyordum; benim asi kızlar ofisime baskın yapınca bu durumu değerlendireyim dedim ve hemen resimlerini çekip sizlere bu postu hazırladım. Şimdi siz kızlarımı pek tanımıyorsunuz, onlar pek bir havalı. Süslenip püslenip hergün piyasa yapmaya çıkarlar. Bu nedenle ziyaretleri beni pek bir şaşırttı, çünkü bir yer popüler değilse onları orada görmeniz imkansızdır.

20 Şubat 2015 Cuma

DİVAN BRASSERİE BEBEK

Divan Brasserie Bebek winner of the "Skalite 2011 best restaurant" award, offers a breathtaking view and a menu that combines the best of Turkish and international cuisine. I had the chance to taste the special pumpkin menu and some of the classic tastes of Divan. Yummy yummy yummy.... ;)


*Yıllar önce Bebek'deki restaurant ve cafelerin kalabalığından sıkılmış ve Divan'a sığınmıştım. İyi ki de bir tesadüf sonucu Divan'ın o sakin, dingin ve inanılmaz keyifli ortamını keşfetmişim. Çoğu kişi hep önünden geçer, canı tatlı isterse uğrar ama Bebek Divan'ın alt katında denize sıfır lezzetli mi lezzetli bir yemek bölümünün olduğunu bilmez. Bu sırrı şimdi açığa çıkarıyorum ve sizleri ufak bir yemek yolculuğuna davet ediyorum.

13 Şubat 2015 Cuma

VALENTINE'S DAY

"All you need is love. But a little chocolate now and then doesn't hurt...."
Again!!! Valentine's day, but this time with inspiration. Here are some ideas if you're still thinking of what to do for your love. And enjoy your day ;)


*Yine bir sevgililer günü geldi çattı. Ben bu güne her sene farklı duygularla yaklaşıyorum. Önceki sene inkar ettim, geçen sene daha olumlu yaklaştım, bu sene ise kocaman bir kıyak geçeceğim. Sevenler ayrılmasın sloganı ile yola çıkıyorum :P Bu arabesk alt başlık da neyin nesi demeyin sevgililer günü hediyeleri unutulur, yanlış seçilirse sonu kavga akabinde ayrılığa kadar gidebilir. Eyyy beyler bu sene sizlere sesleniyorum ama bayanların da iyiliğini unutmuyorum. 14 şubata sayılı gün kalmışken işte size beş farklı hediye alternatifi ;)


9 Şubat 2015 Pazartesi

MY FIRST ARTICLE :)

Yuppie I wrote for the turkish website Mekanist (which is a place guide) the best Patisseries in Paris. I know my article is in Turkish but the photos are yummy ;)


*Ben taaaa Kübalardayken Mekanist blogda sizler için hazırladığım tatlı dosyası yayınlanmış. O zaman Berry gururla sizler için sunar: Berry'den Paris Patisserie Dosyası :)



5 Şubat 2015 Perşembe

QUICK POST

Hola!!! I'm back from Cuba ;) The island in the Caribbean and the country of my dreams It was an amazing journey, sooooo colorful and full of music and dance. Soon I will tell you all details of my trip and be prepared for hundreds of photos of this beautiful place ;)
P.S. You can check also my Instagram account @berrydewblog Hashtags are: #berrygoestocuba ;)



*Uzuuuun bir süre sesim soluğum çıkmıyorsa bilin ki ben seyahatteyim ;) Ayağımın tozuyla hayallerimi süsleyen ülkeden döndüm ve yarın tekrar işimin başına geçiyorum :) Ama bu sefer söylenmeden, sıkılmadan tam tersine acayip motive olmuş ve musmutlu bir şekilde ;) Bu Küba'nın büyüsünden mi kaynaklanıyor yoksa bu tatilde gerçekten herşeyden uzaklaşmayı başarabilmiş olmamdan mı (internet, telefon olmadan sadece fotoğraf makinalarımla tam tamına 8 gün geçirdim) bilemiyorum ama keyfim yerinde ve tekrar İstanbul'da olmaktan son derece mutluyum. Küba tatilimi bu kadar keyifli yapan detaylar en güzel fotoğraflarla yakında blogumda olacak, ama şimdiden uyarayım üç ayrı makina ile fotoğraf çektim; yani bir bombardımana hazır olun ;)
P.S. Ben postumu yayınlayıncaya kadar Küba'da neler yaptığıma Instagram hesabımdan bakabilirsiniz. Insta accountum @berrydewblog ;)



26 Ocak 2015 Pazartesi

1901 CAFE&BISTRO

The Public Hotel is the typical example of the late 19th century Istanbul architecture. One side of The Public Hotel faces Beyoglu Istiklal Avenue which is one of the oldest districts of Istanbul, the other side goes down to the boulevard that will take you to Cihangir, a very well-known neighbourhood with its cafes and historic buildings and, at where the artists and foreigners settled in Istanbul would prefer to spend quality time. The construction of the building completed in three years between 1898 – 1901. 1901Cafe&Bistro is also the name of The Public Hotel's restaurant. We tasted many delicious dishes and had a great time. Less words more photos.... :)


*Bakmak ve görmek.... İstiklal'den yıllardır geçerim ama nedense hep bir yetişme telaşı içinde, belli bir hedefe doğru koşar adımlarla geçmişim. Her mağazayı ve duran tüm sokak satıcılarını neredeyse bu yıllar içinde ezberlediğim halde hiç kafamı kaldırıp keyifle binaların tadını çıkara çıkara dolaşmadığımı farkettim. Tarihi dokusunu en güzel şekilde yansıtan, birbirinden özel binalar.... Bu binalardan biri geçtiğimiz aylarda bir otel olarak hizmet vermeye başladı. Arşivlerde adı Nil Apartmanı olarak geçen ve şimdiki adı "The Public Hotel" olarak değiştirilen bina Mısırlı Halim Paşa'nın eşi Rukiye Hanım'a aitmiş. The Public Hotel orjinal planlarda yer almayan eklemeler ve rötuşları arındırarak reel çizimlere sadık kalarak binayı kendi eski görünümüne kavuşturmuş. Binanın daha önceki kiracıları tavan resimlerinin üzerini boyayarak kapatmayı daha estetik bulmuşlar ama neyseki bu güzel resimlerin bir bölümü kurtarılabilinmiş :( The Public Hotel'in restaurant kısmına geçmeden otelin özenle dekore edilmiş odalarına da göz atma fırsatımız oldu. Eski ve yeninin bir arada kullanılmasını, tarihi yapının modernize edilmesini ben çok sevdim.



20 Ocak 2015 Salı

MAMA SHELTER

A crazy brunch, a jazz brunch! With 1920's theme, Uninvited Jazz Band's New Orleans jazz and swing music. We tasted very special dishes and tried Mama's best cocktails. If you also like to join this amazing brunch wear your striped trousers or your flapper dress, your favourite hat and dancing shoes. The next event will be on 8th and 22th February ;) For more info: http://www.mamashelter.com/tr/



*Son günlerde Mama Shelter'da çok çılgın şeyler oluyor! Yılbaşı menüsünü tatmakla başladık ve bir brunchla lezzet keşfimizi tamamladık :) Yaklaşık iki yıl önce açılan mekana daha önce hep birşeyler içmek için gitmiştim ama beni bu kadar mutlu edecek tatların olduğunu bilseydim Mama Shelter'i yemek konusunda hiç es geçmezdim.

6 Ocak 2015 Salı

2014

2014 was a very sad year for me :( I lost friends, family members and very young people around me. But it was also a year where I learned a lot.... about myself, about life and about people. I realized how important life is and to follow your dreams. Of the other hand it was a good year for my blog. I met very nice people, I was invited to many events, I traveled a lot, I had my first interview with Mekanist and I made also some collaborations. Thank you for being with me. Thank you for every single comment, for following, for reading. and for being a part of my life
Be happy for every beautiful moment of our lives! And I wish for all of us an amazing 2015...:)
P.S. I have a little suprise for you.... To be continued ;)



Her sene bittiğinde o yıl neler yapmışım, neler yaşamışım bir göz atmayı severim. Hatalardan ders çıkarmak, doğruları pekiştirmek, üzüntülerle güçlenmek ve mutlu anları düşünüp tekrar tekrar gülümsemek için. 2014 benim için çok ama çok zor bir yıldı. Birçok sevdiğimin yitip gittiğini, insan hayatının bazen ne kadar kolay kaybedildiğini gördüm. Kötülüklerin artık her yeri kapladığı ama herşeye rağmen ümidimizi yitirmememiz gerektiğini öğrendim. Hayat gerçekten o kadar kısa ki hiiiiiiç birşeylere üzülmemek gerekiyor. Tabii ki güzel şeyler de oldu 2014'de, bazı yeni başlangıçlar, bazı ilkler ve varolanların daha da güzelleşerek devam etmesi. Hadi Berry-Dew'da 2014 nasıl geçmiş birlikte bir göz atalım....