30 Mart 2015 Pazartesi

CAN OBA RESTAURANT

Can Oba is a simple place for lunch and dinner but it is full of surprises. Fresh ingredients, homemade sauces and a very talented chef. You can find here the most creative dishes ;)


*Ben Can Oba Restaurant'ta gideli uzun zaman oluyor ama bu yazıyı yayınlayıp yayınlamama konusunda çok kararsız kalmıştım. İki kez Can Oba'nın yemeklerini deneme fırsatı buldum, ilkinde ne kadar bayıldıysam ikincisinde bir o kadar hayal kırıklığı yaşadım. Önce ilk deneyimime gelelim. Hafta içi saat 18:00 sularına zar zor yer bulmuştuk. Can Oba inanılmaz popüler, Instagram onun yemek fotoğraflarıyla dolup taşıyor ve doğal olarak da o ufacık mekanda yer bulunmuyordu. Erken bir saat olduğu için şanslıydık. Can Oba gelip bizlerle birebir ilgilendi ve inanılmaz bir yemek deneyimi yaşadık. Sadece lezzet olarak değil aynı zamanda görsel bir şölen de yaşanıyordu masamızda.






Önce lezzetli bir balık çorbası ile başladık. Levrek ve kum midesi ile hazırlanan çorba her ne kadar etkileyici olsa da hepimizin gönlünü ikinci çorba siparişimiz olan ve mısır cipsleri ile hazırlanan karidesli mısır çorbası fethetti. Sonra sıra bir sanat eseri gibi hazırlanmış olan ahtapotlu risottoya geldi. Özel bir ıstakoz sosu ile hazırlanan risotto domates, çilek ve çiçeklerle soframıza geldi :) Ispanak ve turp otu ile hazırlanan deniz tarağı ile zaten gülümseyen yüzlerimiz iyice aydınlandı. Akabinde ana yemeklere geçtik. Sanırım biz o gün Can Oba'nın menüsünde ne varsa yedik bitirdik :D Steak benedict, beef stragonof ve benim için sebzeli lazanya geldi. Ben beylerle birlikte yemek yemeği çok seviyorum onlarda eminim benim eşlik etmemden çok memnun kalıyorlardır, çünkü bir yarı vejeteryan olarak etler onlara kalıyor tüm etsiz yemekler de banaaa :))) Bu lezzet keşfinde sevgili Tadında Seyahat ve Cem Karakuş ile birlikteydik ve herkes kendi sipariş ettiği yemekle aşk yaşadı.






Ve muhteşem final: Peynir pastası; dondurma kıvamında gerçek vanilya ile hazırlanan bu tatlı inanılmaz başarılıydı. Çilekli dondurma Can Oba tarafından taze meyvelerden hazırlanmıştı, kısaca bayıldık. Son tatlımızda çikolatalı mus oldu. Hiçbirimiz mus hayranı olmadığımız halde bu tatlıyı da beğendik. Gelelim ikinci tecrübeme. Bir cumartesi akşamı en yoğun saatte tekrar gittiğimiz Can Oba'da bu sefer farklı bir menü vardı. Can Oba tüm yemekleri o mevsimin ürünlerine göre hazırladığı için sürekli bir menü kullanmıyor. İkinci gidişimde ben Falafel annem ciğer ve babannemde et siparişi vermişti. Geceden tek mutlu ayrılan babaannem oldu, eski toprak tabii ve ne sipariş etmesi gerektiğini biliyor :P Benim falafeller taş kadar sertti, annemin ciğeri ise tam bir fiyasko. Sinir dolu olan ciğer yenilecek gibi değildi, zaten bir süre sonra Can Oba'da durumu anlayıp özür dileyerek eti alıp bize tatlı ikramında bulundu ve gönlümüzü aldı.





Ben Can Oba'nın muhteşem aşcılık yeteneğini sorgulayamam, kendisi çok başarılı ve o ufacık mutfakta harikalar yaratıyor. Bir insanın tek başına herşeye yetişmesine imkan olmadığını da biliyorum ama bu kadar iddialı yemekler söz konusu olunca insanın ister istemez beklentisi artıyor ve istikrar arıyor. Diyeceğim şu ki Can Oba'ya tabii ki gidin ama en kalabalık olduğu saat ve tarihlerde değil de daha erken saatlerde gidin veya İstanbul'un boşaldığı tarihleri tercih edin ;)





 

2 yorum:

The Dainty Dolls House dedi ki...

The food looks amazing :)))) x

BERRY-DEW dedi ki...

Foodart ;)